7 Haziran 2011 Salı

.

Hayyyy hakk!!

saat 3'e geliyo yarın sabah 2 finalim var ama konsantre olamıyorum bir türlü. Çarşamba saat 6 sularından beri böyleyim. Acayip bir halet-i ruhiye içinde salınıyorum o zamandan beri. sanki biri pause tuşuna bastı hayatımın. Böyle her şey durdu ama ben hareket ediyorum. Çok sıkıldım dayanamıyorum. Çaresizlik desen yine beni boğmakla meşgul. Her zaman şunu savunmuşumdur. "Geleceği çok fazla düşünme, hatta hiç düşünme. Ne olacak diye sorma o an geldi mi ne olacağını görürsün zaten." gibi gibi gibi. Sanırım bu ağzımdan ya da beynimden çıkan kelimeler, o anki durumumun iyiliğinden kaynaklanıyor. Zaten mutlusun ve gelecek seni heyecanlandırmıyor çünkü yaşadığın an yani o an gerçekten de senin hayatta olmak istediğin yer. İşte böyle durumlarda geleceğe sarılmıyosun. Fakat şu an aslında bayaa kötü durumdayım. İçim içimi yiyor. Kendime zarar veriyorum bari sana zarar vermeyeyim ey sevgili! 1,5 hafta daha dayanayım sen de atlat şu sıkıntılı zamanlarını. Tam bunu düşünürken de aklıma başka bir şey giriyor. Ya 1,5 hafta sonra yani 15 gün konuşmadıktan sonra dersen ki bana "Biz birbirimize zarar veriyoruz. Ayrılalım." falan filan. Deme sevgili. Çünkü ben şunu artık gayet net biliyorum.

Hani sen bana soruyodun şakayla karışık "aşkım ben seni terkedersem sen üzülürsün di mi, ölürsün di mi?" diye. Ben de diyordum ya "Ölürüm aşkım dayanamam.". İşte o gerçekmiş ben onu anladım.

Saat 03:02 ve ben seni hala seviyorum. Sen de beni sev tamam mı?

30 Eylül 2010 Perşembe

hobaaaa

Eski facebook hesabımı silmeden önce arşivlik bir mesajı ayırayım dedim.

Başlık: Edt :D

Hocam sizden bir istirhamım olacak

Ya ben bu edt'den kalırsam çok kötü olacak

Benim final kağıdıma biraz daha insiyatifli yaklaşır mısınız hocam?

Aslında ben çok da iyi çalışmıştım

Tam thevenin ve norton teoremlerine çalışıyodum ; arkadaşlardan biri geldi dedi abi norton çıkmaz kesin thevenin çıkcak diye ben de thevenine çalıştım sınavda norton çıktı ya...

sonra böyle bi tane soru vardı ya süperpozisyon muydu neydi dirençler vardı böyle orda özel bi teorem olduğunu biliyodum ben de ortadaki direnci attım öyle bişeyler hatırlıyodum çünkü I',I'',I''' falan yazdım topladım yine de yani bi tek başı yanlıştı ordan bi 15 puan bekliyorum sizden hocam...

Ağacı falan da çizdim bayaa da güzel oldu kanımca

İlk sınavım 45 ti ikincisi 28 bundan da bi 55 alsam kurtarcam heralde lütfen hocam ya

Bundan sonra zaten hep dersleri dinlicem , sadece dersleri dinleyip not tutsam bile yetecek aslında da aklım yeni başıma geldi

Ama bunu 2. dönem uygulamaya başlıcam , artık defter tutmaya başlıcam göreceksiniz hocam...

Valla hocam ; eğer beni edt'den geçirirseniz doğacak ilk kızımın adını banu koycam valla billa

bu arada numaram 05014061 N.Yağız TOMBAL

ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM HOCAM

:D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D :D


ne apaçiymişiz zamanında..

27 Ağustos 2010 Cuma

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Olmayacak işler peşindesiniz

Hmmm..

Aslında ben iyi 1 insanım. Gerçekten bak. Sadece klişelerle zorum var. Sanki ben de onların içinde yaşamıyormuşum gibi. Kendiminkiler görünmüyor bana, başkalarınınki batıyor. Ama yapacak 1 şey yok, durum bu.

13 Nisan 2010 Salı

Fm05 günlüğü

Kupa maçında Kayseri deplasmanı, 2 ve 22de Gökhan Ünalın golleriyle 2-0 geriye düşüş, 29'da Mokoena'nın gördüğü kırmızı kart ve 10 kişi kalmak, çaresiz gözlerle maçı izlerken Baliçin de sakatlanması, yerine giren Ergünün çılgın atması, son bi umut olarak delifişek Sabriyi oyuna almam, akabinde 85 ve 90 da gelen Guarin'in iki füzesi, maç uzatmalara gider, dayanın çocuklar, üstüne üstlük Sabrinin de sakatlanması, yerine son bi umut olarak aldığım yılların Ayhanı, üç değişiklik hakkımı kullandıktan sonra Ergünün de sakatlanması, 9 kişi mi kaldım ne, dayanın çocuklar, 113te gelen Ayhanın golü, ve mutluluk gözyaşlarım, son 7 dakka zaman geçirme amaçlı top çevirme, i love this game :D

14 Şubat 2010 Pazar

Dayan ulAn Galatasaray!!!

Sezon başında açıkçası bu sene Avrupa Ligi'nde çok başarılı olacağımızı hatta kupayı 10 sene sonra kaldırabileceğimizi düşünüyordum. Futbolculara, teknik kadroya güveniyordum. Tek korkum sağlık ekibimizdi, "Sakınan göze çöp batar" misali girdi götümüze. Forvetsiz kaldık bi anda.

Bu takım bu haliyle çok zor gol atıyor. Daha da kötüsü atınca da hemen yiyor çünkü topu ilerde tutamadığı için baskıyı kıramıyor.

Yaklaşık bi 10 senedir ciddi biçimde takip ediyorum takımımı. Fark yediğimiz maçları net hatırlıyorum. Şöyle bir hatırlamak gerekirse son zamanlarda Kocaeli'den 5, Leverkusen'den 5, Fener'den 4 ve 6, Rize'den 5, Bursa'dan 5, Chelsea'den 5 yemişiz. Bayaa bi yemişiz ama ben bu maçlar da dahil hiç bir maçtan önce "fark yiyeceğiz" korkusunu yaşadığımı hatırlamıyorum. Galiba ilk defa bu korkuyu Atletico maçı öncesi hissediyorum.

İşimiz Arda, Elano, Keita'nın aşırı yüksek performans sergilemesi ihtimaline kaldı. Fakat fark korkusu bu kadar içimde olmasına rağmen yine de deseler 1-0 yenilgiyi kabul eder misin hatta 0-0'ı;

Hayır, kabul etmem. Çünkü bizim için hala daha tek bir ihtimal var.

Unutmayalım ki; Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır. O yüzden;

Dayan ulAn Galatasaray!!!

22 Ocak 2010 Cuma

Bir Yol Hikayesi

21 Ocak 2010 Perşembe

Saat 21:40

Ahmet'i arıyorum. Yarın geceki sazlı sözlü vişne votka gecesi noldu diyorum. Ev arkadaşlarından birinin çark ettiğini ve ev aramayla uğraştıklarını söylüyo. Doğal olarak organizasyon iptal oluyo.

Saat 21:50

Metin'i arıyorum. Onun da bi ev arkadaşı evden çıktığı için Ahmet'in durumundan haberdar ediyorum. "Aklında bulunsun o da ev bakıyo."

Saat 21:55

Erem'i arıyorum. Organizasyon iptal diyorum. Neyse 2. dönem başı yaparız diyoruz. Kapatıyorum telefonu içeriye gidiyorum.

Saat 22:00

Annemle ablam mutfakta Aşk-ı Memnu'yu izliyolar. "Organizasyon iptal" diyorum. "Ee napcan?", "Ne zaman gitcen?", "İzmir'e mi Ödemiş'e mi falan diyolar. "Dur bi teyzemi ariyim de." diyorum.

Saat 22:10

"Teyze, napıyonuz, nerdesiniz?"

"Evdeyiz, oturuyoruz işte."

"Ben geliyim mi size?"

"Gel tabi olm."

"İyi yarın sabah geliyom o zaman. Bi şu Pamukkale Turizm'i ariyim."

Saat 22:15

Pamukkale Turizm'i arıyorum. "Müşteri temsilcilerimiz başka müşteriyle görüşüyo" falan diyolar. Ablam Metro Turizm'i ara diyo. "Yok, olmaz." diyorum. "Metro hep kaza yapıyo."

Saat 22:20

En sonunda ulaşıyorum. "Merhaba ben Esra, nasıl yardımcı olabilirim?" diyor telefondaki ses. "İzmir'e gitcem ama bugün gitcem." diyorum. "12 arabasında yer var." diyor. "Tamam olur, ben servise Avcılar'dan bincem." diyorum. "O durumda Avcılar'ı aramalısınız." diyo.

Saat 22:25

En sonunda Pamukkale Avcılar'ın numarasını bulabiliyorum. Durumu anlatıyorum. "Yalnız servis 22:45'te." diyor. Daha bavul hazır değil. "Hatta 22:45'te bir de burdan kalkan bir VIP otobüs var." diyor. "Televizyonlu, tek koltuklu" falan diyor. "Ne kadar o?" diyorum. "45 TL" diyor. "Diğeri ne kadar?" diyorum, "40 TL" diyor. "O zaman ben geliyorum." diyorum. "Ama acele edin, 20 dakika içinde burda olun." diyor. "Tamam ulAn." diyorum.

Saat 22:30

Evde feryat figan. "Şimdiye mi kıstı, bekleyip yarın gitsen nolcak" temalı genel olarak. Ama benim için her zaman olduğu gibi yine tek bir ihtimal var. Her ne kadar engeller çıksa da. Elde bütün 100 lira. Zaten ne zaman acil iş olsa elde 100lük olur. Gideyim bozdurayım bari. Benzinlik yolun "hemen" karşısında. Ama yol E5.

Saat 22:35

Benzinlikten sırf parayı bozdurmak için alınmış winston light ya da winston lights ya da winston blue. İsmi önemli değil fiyatının yanında. 5.5 TL. Aldım, tam dönüyorum. Kasiyer'in parayı eksik vereceği tutmuş bu seferde 1 lira 1 liradır. 4 sigara eder. Dön geri!

Saat 22:42 Evden çıktım. 10 metre sonra bavulun şeysi koptu. Şeysi işte yaa omza alınmak için olan kayışı. Mecburen elimde bacağıma çarptıra çarptıra yürüyorum.

Saat 22:49

Yaklaştım seyahat acentalarının olduğu yere. Sokak sakin. Bu sakinliği bir otobüs bozuyor. Değişik bir otobüs. Bütün koltuklar deri, televizyonlu falan, tekli koltuklar var. Otobüsün önünde de Pamukkale yazıyo.

- Lannnnnnnnn!!!

Geç farkediyorum. Tam yanımdan geçerken... Daha önce farketseydim atlardım önüne "Beni de al" derdim. Keza bayaa boştu.

Saat 22:52

Çok az kaldı gelmeme. Eğer yetişemezsem bileti alıp burdan otogara gitmeyi planlıyordum. Bu planı bi daha gözden geçiriyorum. 11'de metrobüse bin, 11:30'da Merter'desin, metro'yla 4 durak. Ortalama çeyrek kala orda olucam. Peki ya metro 11:30 da bitiyosa. Taksim metro'nun 00:30 da kapandığını uygulamalı olarak gördük. 8-9 arkadaş tam 00:32 de 4ü girdi son anda kapanan kepenklerden gerisi dışarda kaldı. "Abi arkadaşlar kaldı dışarda." dememize aldırmadı görevli. (Ben içeri girebilen tayfadaydım.) Her neyse beni aldı bi korku. Bilet yanarsa bi de. Ben bu yükü taşıyamam. Dedim başka turizmlere sorayım. Belki servisi 11'de olan vardır.

Saat 22:55

Geldim. O da ne! Bir otobüs! Hem de burda! İzmir yazıyo üstünde de!

- Abi bu İzmire'mi gidiyo?

- Evet.

- Beni de alsana be. Bak dahi anlamındaki de'yi de ayrı yazıyorum. Hadi be hacı be!

- Atla bebişim.

(Bu kısmını biraz değiştirdim.)

Küçük bir ayrıntı da şu: Bu otobüs Metro Turizm'e ait. Hani şu sürekli kaza yapan.

Saat 23:15

Aaa annem arıyo.

- Anne, ben bindim, sen rahat ol. Haa bu arada Metro Turizm'le gidiyorum. Hani şu sürekli kaza yapan... Artık gönül rahatlığıyla uyuyabilirsin.

Uyudu mu acaba çok merak ediyorum :D

22 Ocak 2010 Cuma

Saat 09:30

Ahanda teyzemlerin evindeyim. Karar verdikten 11 saat 20 dakika sonra istediğim yerdeyim. Her şey bir yana;

"Ne mutlu İzmirliyim diyene."