30 Eylül 2008 Salı

Ramazan Bayramı

- bayramınız kutlu olsun efendim.
- sağolun.. sizlerin de.. hangi bayram ama..
- işte bayram ya bugün. o yüzden. bayramınız kutlu olsun dedim.. heheh..
- tamam bayram da bir ismi var onun..
- bayr?.. nasıl?..
- ne bayramı bugün?
- e.. şey.. şeker bayramııı??
- hayır işte. ramazan bayramı diyeceksin.
- işte tamam.. şeker ramazan aynı şey.. eheh.. kutlu olsuu..
- hayır hayır. bi dakka dur orda. şeker değil. şeker yok. ramazan. neymiş?
- ramazanmış. heheh neyse.. hadi iyi bayr..
- neyse yok. olur mu neyse. ramazan.
- peki.. tamam.. ramazan.. alla alla..
- hah böyle de ciğerimi ye. şeker de neymiş.. ramazan.
- tamam ramazan.. yani.. biz şeker diye de biliyoruz da o yüzd..
- hayır. yanlış biliyorsunuz. sen oruç tuttun bu bakayım ramazanda..
- oruç? ee şeyy.. evet tuttum biraz.
- biraz? ne kadar biraz?.
- nasıl ne ka..
- kaç gün? söyle. dolandırma lafı.
- şey.. eee.. iki..
- iki?!
- heheh..
- iki gün oruç tuttun ve utanmadan bayramımın adını değiştirebileceğini sanıyorsun ha.
- yok yani.. hem bayram hepimizin bayramı zaten de..
- hepimizin tabi. ama önce bizim. bak mesela ben otuz gün oruç tuttum.
- allah kabul ets..
- bayramı hak ettim. otuz güne üç gün ramazan bayramı. ya iki güne? ha? cüccük kadar.. hehe..
- tatil 9 gün gerçi..
- tatil değil. tatil de neymiş. mübarek ramazan'ın bayramı..
- bayram 3 gün tatil 6 gün ya o yüzden dedim.
- ama o 9 gününü hepsi müslümanların sayesinde oldu arkadaşım. bana benim bayramımı satmaya kalkma.
- şeyy.. eh neyse efendim size doyum olmaz biz kalkalım, malum bayram ziyareti kısa o...
- bana müslüman adetlerini öğretme.. 30 gün oruç tuttum ben. dile kolay.
- tabii.. tabii.. hadi necla asansörde bağlarsın çocuğun ayakkabısını.. hadi size baybay..
- baybay da neymiş.. gel buraya. kaçma.. allahaısmarladık diyeceksin.. hayırlı günler diyeceksin.. selamun aleykum diyeceksin..
- çüüüzz.. au revoir.. go to hell..

Bayramınız kutlu olsun , mümkünse ramazan olan...

not : el emeği değildir sözlükten alıntıdır , teşekkürler zebra üreticisi :)

29 Eylül 2008 Pazartesi

Tsl 5. Hafta Galatasaray 4-1 Konyaspor



Cumartesi günü kalktığımda her zamanki gibi klasik ziyaret ettiğim internet siteleriyle başladım güne . Ve şok haberi o an duydum . Alpaslan Dikmen ölmüştü . Genç yaşında , gelecekle ilgili belki de bir sürü planları olan birinin böyle aniden aramızdan ayrılması ne kadar hüzün verici . "Hayat bu" deyip geçmek öyle kolay değil . Ammavelakin ben bunu demekte hiç de zorluk çekmedim . Evet , şaşırmıştım fakat aslını söylemek gerekirse fazla hüzünlenmedim . Maç öncesi cenaze namazı vardı . Şişli Cami'nde . Gitsem mi dedim , gitmedim . Uyanamadım , belki de uyansam bile gitmeyecektim . Bazen kendime soruyorum bunu . Ben mi çok duyarsızım , yoksa aslında hep birbirini tekrar eden , eninde sonunda olacağı bilinen , hayatın gerçekleri olan olaylara benim dışımda kalanlar fazla mı tepki gösteriyorlar ? İstatistikle alakası olmadığına göre , asla tam anlamıyla cevaplanamayacak bir soru . Bunun cevabını ne yazık ki zaman bile gösteremez .

Maç öncesi Mecidiyeköy civarlarında bildik sahneler yoktu . Her zamanki coşkulu tezahuratlar yoktu . Geç kaldığımdan dolayı Meşale'ye uğramadan direkt olarak eski açığın yolunu tuttuğum için Store'un önünden de geçemedim ama tahmin ediyorum orası bile sessizdi . Mecidiyeköy'de o gece her yerde hafiften bir matem havası vardı . Alpaslan abi'yi kaybetmenin hüznü ve onun son Galatasaray maçında birlikte omuz omuza görevini yapacak olmanın sevinci ve gururu karışmıştı belki de .


İçeriye girdiğimde de hava pek değişmemişti doğal olarak . Herkes suskundu . Sadece ara sıra , sanki babasının cenazesinde birden kendini tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayan çocuklar gibi "Alpaslan ölmedi kalbimizde yaşıyor" sesleri çınlıyordu Sami Yen'de . Herşey Alpaslan içindi . Futbolcular tek tek tribünlere Alpaslan için çağrıldı . Herkes tüm maç boyunca Alpaslan için bağırdı . Sahadakiler Alpaslan için oynadı , Alpaslan için saldırdı . Maç öncesi saygı duruşu yapıldı . Her zaman bir saygısızlık nedeniyle erken bitirilen saygı duruşu hakettiği gibi yapıldı . 20 bin kişinin o anda düşündüğü tek kişi Alpaslan'dı . Maç başladı , önce yaklaşık 5 dakikalık bir sessizlik . Sonrasında Alpaslan abiden bize miras kalan ultrAslan anlayışını en iyi özetleyen beste geldi herkesten , boğazlar yırtılırcasına...

ölüm varmış , korku varmış
bu dünyanın sonu varmış
bizim için yoktur tasa
kalbimde sen yaşadıkça
başarılar gelir geçer
asaletin bize yeter
deplasmanda , Sami Yen'de
ultrAslan , hep seninle

Sonrasında sürekli bıkmadan usanmadan aynı tezahurat gitti geldi kapalıyla eski açık arasında...

yıllar yılı hiç bıkmadın
büyük bir aşkla bağlandın
yeri geldi sabahladın
bütün ömrünü harcadın
şimdi söyle nerdesin sen
oldu mu bırakıp gitmen
keşke çıkıp şaka desen
ne olur Alpaslan Dikmen


Hüzünlü bir geceydi birçokları için , buruk bir sevinç vardı . Nadirdi benim gibi gollere her zamanki gibi sevinebilenler . Alpaslan abiyi kaybetmenin anlamını kavrayamamıştım çünkü hala daha . Galatasaray aynı Galatasaraydı . Goller yine Baros , Kewell , Lincoln'den geldi . Ortasahanın tüm yükünü yine Ayhan çekiyordu . Meira hücum gücünü biraz daha fazla gösterdi . Arda sağa biraz daha alışmış göründü . Fark neydi ? Fark kendimizi kandırmamızdı . Birkaç saatliğine Cimbomlusu , Fenerlisi , Beşiktaşlısı , hepsi bir olmuştu . Tüm yürekler bir olmuştu . Birlikte sırtlamışlardı cenazeyi . Nadir şeylere şahit olduk o gece . 2,5 sene sonra rakip takımın attığı bir gol alkışlandı Sami Yen'de . Çünkü golü atan Erhan Albayrak , kapalının önüne kadar gelmiş ve Alpaslan abinin resmini göstererek "Kalbimdesin" işareti yapmıştı . Konyasporlu oyuncuları başta Erhan Albayrak olmak üzere tebrik ve teşekkür ediyoruz .


Maç çıkışında neşeliydim . 4-1'lik muhteşem bir turuncu formalı galibiyet vardı çünkü . O hafta Fenerbahçe yenilmiş , Beşiktaş ise berabere kalmıştı çünkü . Ne kadar basit şeylermiş gibi geliyor şimdi halbuki . Bütün bu neşeli halim eve gelip , Alpaslan abinin cenazesinde çekilen fotoğrafları görünce sona erdi . Belki de acı haberi aldığımdan beri içimde biriktirdiğim hüzün birden nüfuz etti tüm vücuduma , damarlarıma .

Kaç puan bir can ederdi ? 3 puan bir can eder miydi ?

Alpaslan Dikmen












27 Eylül 2008 Cumartesi

Alpaslan Dikmen

Ultraslan'ın genel koordinatörü Alpaslan Dikmen eşi ve çocuğuyla birlikte bayram tatili için Antalya'ya giderken , Bursa yolunda ne yazık ki kaza geçirerek vefat etmiştir . Eşi ve çocuğunun durumu iyiymiş . Alpaslan herkes tarafından sevilen biriydi . Ultraslan'ın herşeyiydi . Çok erkendi , genç yaşında vefat etti . Tüm Galatasaray camiasının başı sağolsun .


not : Alpaslan abiyle 2. Murat Elsaleh Fotoğraf yarışmasında tam anlamıyla olmasa da bir şekilde tanışma şansım oldu . O pankartın bir ucundan onun da tutması bile nasıl bir insan olduğunu anlatır sanırım...

26 Eylül 2008 İstanbul Fırtınası

Öncelikle ilkokul yıllarından yadigar bir tanımla daha doğrusu bir sıralamayla başlamak lazım . Meltem-Rüzgar-Fırtına-Kasırga-Tayfun . Eğer yanlış hatırlamıyorsam rüzgargillerin en hafifinden en ağırına doğru sıralanışı bu şekildeydi .



Dün İstanbul tam anlamıyla cehennemi yaşadı . Ve ben buna bizzat sokakta hatta ve hatta en fazla rüzgar alan yerlerde şahit oldum . Bir arkadaşın kaydına yardım etmek için Davutpaşa'ya gidecektim . Trafikte kalmaktan pek hoşlanmadığım için metrobüsle gideyim dedim . saat 12.00 civarıydı ve bayaa bi rüzgar vardı . Yağmur damlaları da rüzgarın seyrine göre değişik yönlerde ara ara serpiyordu . Metrobüs , metro derken Davutpaşa'ya vardım . Otobüslerin kalkış noktasını değiştirmişler . İnşaat fakültesi de tam ters yerde olduğu için bütün bir Fen-Edebiyat fakültesi boyunca yüksek ağaçların arasında yürüdüm , ki bu yaklaşık 10 dakikaya tekabül ediyor . Bir süre sonra dal parçaları düşmeye başladı . Elimi siper ettim . Rüzgar iyice azmaya başladı . Bir daha hiç bırakmamak üzere bir elimle şapkamı tutmaya başladım . Yaklaşık 2 dakika sonra çatırt diye yanımdaki koca ağaç devrildi . Allahtan öbür tarafa doğru devrildi de herhangi bir sorun çıkmadı . Dönüşte rüzgar çirkin yönünü iyice göstermeye başlamıştı . Metrobüsten inip eve doğru ilerlerken rüzgarın şiddetinden bir an dengemi kaybettim neredeyse düşüyordum . Eve gidene kadar yolda sürekli kiremit parçaları vardı . Eve 30 metre kala yerde cam kırıkları vardı . Bir mağazanın camı patlamış . Nasıl patlamışsa . Bir baktım bizim sokağın başında iki itfaiye var . "Hayırdır inşallah" deyip ilerledim buradan bir hayır çıkmayacağını bile bile . Ve korkunç manzarayla karşılaştım . Bizim çatı uçmuş ve de evsahibinin ve bir başkasının da arabasını kapsayacak şekilde yola konmuş . Allahtan altında kalan yokmuş fakat arabalarda bayaa bi hasar vardı . Tavan , arka cam , tampon alayı gitmişti . İnşallah kaskosu varmıştır .

Şimdi dönelim en başa...Herkesin ortak görüşüne ve kelimeyi kullanışına bakılırsa bu bir fırtınaydı . Şimdi hakikaten kasırga nasıl bir şeymiş çok merak etmeye başladım . Hele tayfun , bu gözlere görmek nasip olmaz herhalde .

Biz nereye gelmişiz böyle yaa!



İzmirliyiz ennihayetinde . Abidik gubidik maçlara gitmeyi seven biri olarak da geçen Çarşamba oynanan Beykozspor-Altay maçı gözüme çok uygun göründü . Atladık Sercan'la vapura , otobüse doğru Beykoz'a . Aslında gitmeden önce gitsek mi gitmesek mi tam karar verememiştik . Beykoz uzak mıdır ? Altay'ın taraftarları gelir mi ? Beykozlular bizi tepeler mi ? Emin değildik ama bi şekilde çıktık yola . Ben Beykoz'u 1. ve 2. köprünü arasında sanıyordum değilmiş . En azından Beykoz Stadı değilmiş yani . Aslında giderken fazla kastırmadı yol . Keza sürekli sohbet ettik . Hatta otobüste bi amca ; "Eskiden biz maçları hep beraber izlerdik" diyerekten muhabbete bile girdi . Çengelköy civarında inerken de ; "Dikkatli olun" diye nasihatte bile bulundu . Eyvallah amca...



İlk defa Beykoz'a gittiğim için biraz bilgi toplamıştım ve bu bilgiler stadın Beykoz Endüstri Meslek Lisesi'nin yakınlarında olduğunu gösteriyordu . Yalnız şöyle bir sorun vardı ki Beykoz'da iki stad varmış . Büfeci "Hangi Beykoz stadını arıyorsun?" diye sorunca ben de "Altay maçı olan stadyumu" diye cevap verdim haliyle . Sağolsun tarif etti . Tam teşekkür edip ayrılırken gayet tok bir sesle sorduğu "Altaylı mısın?" sorusuna "Ehehe" diye cevap verip stada doğru yol almaya başladık . Stad 5000 kişilikmiş , bunu da internetten öğrenmiştim . Beykozluların stadı doldurup doldurmayacağı hakkındaki merakım , oraya ulaştığımızda giderilmiş oldu . Her taraf sarı-siyahtı . İlk şoku bilet fiyatının 7.5 ytl olduğunu öğrenince yaşadık . Aslında bu tahmin edilebilirdi . Çünkü kombineleri bile 400 ytl'ydi . İkinci şoku içeri girip tribünleri yakından görünce yaşadım . Öndeki koltukla arada yaklaşık 1,5 metre vardı . Herkes geniş ve rahat bir şekilde izliyordu yani burada maçı . Tahminen stadın kapasitesi olan 5000 rakamının tamamı koltuklu değildi . Keza bu tribün de zaten stadın tek tribünüydü . Ve de sahanın yan tarafının tamamını bile kaplamıyordu . Maçın başlamasına yarım saat kadar vardı . Beykoz'un kendi şarkıları da varmış onları da öğrendik . "Hop terelelli ha ha ha , zıp terelelli ha ha ha" isimli eser , benim 3. kez şok geçirmeme yol açtı . Devre arasında da devam etti bu resital , maç sonunda da . Bir de Ödemişspor maçlarından sonra ilk kez şahit olduğum oyuncuya numarasıyla seslenme olayı bu maçta bolca mevcuttu . Özellikle bütün taraftarlar 28 numaraya taktı . Bir amca bütün maç boyunca "Lan 28 , düzgün oyna lan" diye inledi . Yüksek bi ihtimalle sesini duyurdu da . 28'in gittikçe yüzü düşmeye başladı . Bir başka amca da "Yav , bu Altay Giresun'u nasıl yendi anlamıyorum ben arkadaş , hem de 3-2" dedi . Rahat bi 15-20 kez dedi . Enteresan notlardan biri de Ogün Temizkanoğlu'nun da maçı seyretmeye gelmiş olmasıydı . "Oğlum bu Ogün Trabzon'da falan oynamamışmıydı , Fener'de falan ; Beykoz , Altay ne alaka ake" . "Ne bileyim abi ona bakarsan biz neden geldik" . Hakikaten niye gelmiştik bu maça . Bütün maç bunu sorduk kendimize . Özellikle dönüş yolunun uzamasıyla soru işaretleri iyice artmaya başladı . Neticede değişik bir olay yaşamış olduk . Semtinin takımını destekleyen taraftarların heyecanını hissetmiş olduk . Güzel bir tecrübeydi bence .


Futbol açısından bakılacak olursa aslında sıkıcı bir maçtı . Altay yedek ağırlıklı kadrosuyla çıkmıştı . Beykoz'un kendi kalesine attığı br golle de 1-0 öne geçince bi daha hiç gelmedi . Maç da öyle bitti . Beykoz elinden geleni yaptı ama gol vuruşundan bir önceki vuruşa geçemediler bir türlü . Tribündeki amcaların deyimiyle , 10 numara 23 numara bir de 26 numara bayaa iyi oynadılar . İkinci yarı oyuna giren Şehmus ise , kanımca Altay'ı toparlamak için değil , Beykoz'luları çileden çıkarmak için sahadaydı . Böylesine bir maçta bile taraftarı tahrik etmeye çalışan bir oyuncu...Hayret doğrusu .

24 Eylül 2008 Çarşamba

Turkcell Süper Lig 08-09 Sezonu 4. Haftanın Golleri

1 - Mehmet Çakır



2 - Harry Kewell




3 - Mert Nobre


23 Eylül 2008 Salı

Mert Nobre


Nobre'nin en önemli özelliklerini sayacak olursak bunların başında bitiriciliği gelir herhalde . Tam zamanında tam yerinde olmasını iyi bilen bir futbolcudur . Tek vuruşları iyidir . Kafa vuruşları iyidir . İşte bunlar yüzünden adı beleşçi golcüye bile çıkmıştır . Bunu söyleyenlerin dayanak noktası da hep aynıdır .

- Sen bu adamın hiç çalım attığını gördün mü ?

- Sen bu adamın hiç uzaktan gol attığını gördün mü ?

Valla kendi hesabıma bunlardan ilkini ben bu haftasonu gördüm . Kaleciye çalım atarak gönderdi ağlara topu . Üstelik pozisyon boş bir pozisyon falan da değildi . Şimdi sırada ceza sahası dışından gol atmak var .

Yattara Katar'a mı ?


Yattara'ya 15 milyon dolarlık bir teklif gelmiş Katar'dan . Verilen para aslında Yattara için çok güzel para , mantıklı olabilir ammavelakin , bizde transfer sezonu kapandığı için , Trabzon Yattara'nın yerini dolduramaz . Yattara büyük takımlarda bile yeri kolay kolay doldurulacak biri değil . Hele Trabzon'da hiç değil , tam da seneler sonra lige çok güçlü başlamışken . Yapılacak en büyük hata olur Yattara'nın gitmesi Trabzpnspor açısından . Kesin ve net olarak söylüyorum , eğer bu transfer gerçekleşirse , şampiyonluğa aday takım sayısı bana göre 3'e düşer .Trabzon'da dengeler bir daha bozulur .

22 Eylül 2008 Pazartesi

Bayern München 2-5 Werder Bremen


Bu haftasonunun en akılda kalan maçı buydu sanırsam . Bayern'in çok önemli eksikleri vardı . Hamit , Ribery , Klose , Sagnol gibi...Fakat bu tabiki de kendi sahanda 5 gol yemene mazeret değil . Bayern 5-0 geriye düştükten sonra ilginç enstantaneler var maçta . Taca çıkan topu yakalayamayınca sinirlenip topa vurmaya çalışan fakat ıska geçip reklam panolarına vurup düşen bir Schweinsteiger var mesela . Bayern'in şeref gollerini atan Tim Borowski'nin eski bir Werder Bremen'li olması da klasik bir düz mantıkla gidecek olursak , demek ki Borowski Bremen'de kalsaydı maç 7-0'dı sonucunu pek ala çıkartıyor .



Günün şakası ise cuma günü çıkan Fanatik İddaa ekinin başlığından geliyor...

"Bayern'e güvenin"

Tsl 4. Hafta Kocaelispor 1-4 Galatasaray

Muazzam bir hayalkırıklığı...

Bu maçtan bana kalan , yıllar sonra hatırlayacağım şey bu . En yakın deplasman olması itibariyle olimpiyattan bile daha zahmetsiz gidip gelme olanağı , takımın ofansif olarak coşmuş , coşuyor ve coşacak olması , sınav öncesi olmaması (ki zaten okul başlamadı) bu maça gitmek için fazlasıyla yeterli sebeplerdi . Ammavelakin böyle düşünen bir tek ben değildim . Maça gitmeyi planlayanların sayısı bilet sayısından fazla olunca bu tür aksilikler yaşanabiliyor(muş) . Bana kader ortaklığı yapıp metrobüsle eve dönerken yalnız bırakmayan Kayhan ve Baran'a selam eder , diğerlerine de önümüzdeki deplasmanlarda görüşeceğiz demek isterim .


Maça her zamanki gibi gol yiyerek başlayan Galatasarayımız devamını da her zamanki gibi getirince sorun çıkmadı fakat insan düşünmeden de edemiyor . Acaba dün karşımızda biraz daha güçlü bir takım olsaydı ne olurdu . Ah Tobi , vah Topal...Ortada bir tek Ayhan'ı bırakmışız . Ofansımız hakikaten hayvani bir güçte fakat , madalyonun bir de öteki yüzü var işte .

Kocaeli taraftarları bu maça bayaa bir bilenmişlerdi , belli oluyordu . Belki de kardeş takımları Antalyaspor'un bir hafta önce Sami Yen'de uğradıkları haksızlık , küfürlü tezahurat sebebiyle iyice hazırlamışlardı kendilerini . Haklarını vermek gerekir , 60. dakikaya kadar da bizimkilerin seslerini bastırdılar . Maçın hemen başında attıları gol sonrası "ya allah , bismillah , allahuekber" deyişlerini bir kenara not düşmek lazım . Bir de 4. golü yedikten sonra yaptıkları "her zaman her yerde en büyük fener" tezahuratını . Yine de seviyorum seni Kocaeli . Bu lige taraftarı olan takımlar lazım , belediye takımları değil .

Hasan Şaş'a ne oldu bilmiyorum ama sanki bir sihirli değnek değmiş gibi . 1 hafta önce hakeme itiraz eden Ümit Karan'ı sakinleştirmesinin etkisini henüz üstümden atamamışken , bu kez de hiç saçma bir şey yapmadan 90 dakikayı tamamladı . Nazar değmesin . Bir diğer bana kapak olan isim Volkan Yaman'dı . Bu maçın kazanılmasında direkt etkisi vardı . Yerine giren Alparslan ise 60 metre katedip Baros'a attırdığı golle sol bek mevkindeki savaşın startını verdi . Balta mı , Volkan mı , Alparslan mı ? Bir de bizim pek alışık olmadığımız nokta Alparslan'ın formasında soyadı yazmasıydı . Enteresan tabi !



Meira'dan beklentilerim artık iyice çoğaldı . Çok iyi ileriye çıkıyor , çok iyi top dağıtıyor , arapaslar atıyor . Bu maçta da Baros'a attığı bir arapas vardı ki , Baros o golü kaçırmakla resmen Meira'nın bir asistini yemiş oldu . Baros enteresan bir futbolcu . Golü koklamak derler ya işte onu çok iyi yapıyor . Bellinzona maçında Gürkan'ın hatalı geri pas atabileceğini 1-2 saniye önceden sezip hareketlenmeye başlamıştı . İşte Alparslan'ın kestiği yan topta da çok iyi şekilde gitti oraya ve sadece dokundu . Galatasaraylılar ondan çok şey bekliyor . Belki de 7 sene sonra Galatasaray'dan birinin gol kralı olabileceği düşüncesi mevcut herkeste . İlginç bir de durum ortaya çıktı . Milan Baros tam 72 saat içinde 4 gol attı . Baros'un bu kadar çabuk adapte olmasındaki en büyük etken Harry Kewell gibi görünüyor . Aslında o herkesle çok iyi anlaşıyor . Kewell önderliğinde yapılan tek pasları izlemek tam bir zevk . Attığı gol tam usta işi . Biz alışık değiliz böyle şeylere . Durum 1-1'ken defansta kafayla çıkardığı %100'lük gol pozisyonunu da es geçmemek lazım .


Lincoln formunu yükseltmeye devam ediyor . Bellinzona maçında attığı güzel paslar , bu maçta gole çevrilince asist mertebesine yükseldi . Özellikle Kewell'ın golünde attığı no-look pası dehşetti . Sırada bir tek frikik golü kaldı . Çünkü Lincoln bu takıma geldiğinden beri beklenen şey aslında o . Sırf "İşte yıldız oyuncu maçı tek bir hareketiyle alabiliyor" cümlesini kullanabilmek için . Bu maçı 2 asistle kapattı . Aslında Nonda 4 metreden o golü kaçırmasaydı 3 asist olacaktı . Nonda'nın kaçırdığı gol aslında tam da Nonda'dan beklenen bir şey. Onun böyle abidik gubidik işleri vardır . Ama işte 27 Nisan'da golünü attı ya , artık o Galatasaray taraftarlarının kalbinden asla çıkmaz . Yine de ilerde top tutabilmesi itibariyle çok önemli bir oyuncu . Üstelik galibiyet golünü de attı . Daha ne olsun .

not 1 : Ergün Penbe tarafsız olamıyor bir türlü , alsınlar onu oradan

not 2 : Bellinzona maçında turuncu formanın arkasındaki siyah yazılar yerini yine kırmızıya bırakmış . Sanırım uefa standartları falan

not 3 : turuncu formayla çıktığımız 4. maç ve 4. galibiyet

Kutsal turuncu forma

Eşin yoktur dünyada

21 Eylül 2008 Pazar

Tsl 4. Hafta Kocaelispor - Galatasaray


3 puanı almak üzre , Körfez'e akıyoruz...

20 Eylül 2008 Cumartesi

Efsane geri mi dönüyor ?


24 sezon geçmiş Trabzonspor'un son şampiyonluğundan bu yana . Bu 24 sene içinde Trabzonlu futbolseverler ha bu sene , ha bi dahaki sene diyerek , sürekli bir umudun peşinden koştular . Ki bundan 3-4 sene önce tarihinin en iyi kadrolarından birini yakalamıştı Trabzonspor . Milan Stepanov , Marcelinho , Miroslaw Szymkowiak , Yattara , Gökdeniz Karadeniz , Fatih Tekke gibi futbolcular kadrosunda mevcuttu . Fakat bir türlü oturamadı kadro . Keza futbolda takım olabilmek çok önemli . İşte Ersun Yanal'ın sezon başında Trabzonspor teknik direktörü olarak içinde bulunduğu en büyük sorun buydu . Dile kolay tam 25 futbolcu gitmiş , 22 futbolcu gelmiş . Tam bir curcuna , yepyeni bir takım . Ama Ersun Yanal kısa zamanda , hakikaten çok iyi toparlamış , oluşturmuş kadroyu . Defansta Song gibi bir tecrübenin oluşu , Selçuk İnan gibi milli takım düzeyinde bir futbolcunun takıma getirdiği dinamizm , Gökhan Ünal - Umut Bulut ikilisi , yepyeni bir hava getirmiş . 4 haftada 10 puan toplayarak iyi de bir başlangıç yaptılar . Tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz...

19 Eylül 2008 Cuma

Uefa Kupası 08/09 1. Tur Bellinzona 3-4 Galatasaray



90+4'te gelen galibiyet golünden sonra bir gülme tuttu beni . Öyle bir gülme kriziydi ki bu , yaklaşık bir saat boyunca artçı sarsıntılarla birlikte devam etti . Galatasaray zor bi şeyi başardı . Bu kadar kaliteli adamı toplayıp mahalle takımı gibi oynatmak hakikaten takdire değer . Artık inanıyorum , üstümüzde bir lanet var ya da bir büyü . Bir kere olur , iki kere olur ama artık kabak tadı vermeye başladı . Karşındaki takımı kalite olarak 5'e katlıyorsun . Fakat o takım 5 pozisyonun 3'ünü gol yapıyor , sen ise çift haneye çıkabileceğin bir maçı güç bela kazanıyorsun . Bu blogu ilk açtığımda yazmıştım . Bir şeyler var ama...Hakikaten anlam veremiyorum .

Enteresan bir şekilde Hakan-Bülent-Xavier'li dönemden 5 yıl sonra yine bir 3'lü defans denemesiyle başladık maça . Olmadı , olmaz da . Gelenekler kolay kolay değişmez . Galatasaray takımı 4-4-2 oynar . Gözler alışmış bi kere . Kafamız basmıyor değişik sistemlere . Ama turuncu formaya pek bir ısındım doğrusunu söylemek gerekirse . Eğer parayı denkleştirebilirsem alıcam bi tane turuncu forma , o zamana kadar da Kewell böyle devam ederse , yazdırırım belki de arkasına ismini . Formanın arkasına yazılan harflerin rengini de değiştirmişler bu maç . Turuncunun üzerine kırmızı hoş gidiyordu aslnda , bir ton fazlası gibi duruyordu . Fakat siyah da fena olmamış .

Herhalde en rahat oynadığımız maçlardan biriydi Bellinzona maçı . O kadar rahat pas yaptık ve pozisyona girdik ki , şaştım kaldım doğrusu . Ama yine golü biz yedik . Enteresan...Kewell skoru eşitledi . Bu adam topa nasıl vurulacağını biliyor , pas vereceği zaman bekletmiyor , tek pası çok iyi yapıyor . Efendi de bir çocuk . Tek kelimeyle muhteşem bi transfer . O nasıl bir vuruştur . Alışık değiliz biz öyle şeylere .


İlk yarı böylece bitti . İkinci yarının başında , 15 dakikalık devre arasıyla beraber uzun süredir gol yememiştik ve zamanı gelmişti . Bu gol de bir türkten geldi . Gürkan Sermeter . İsviçre'de , Almanya'da , bu tür oyuncular çoktur . Bir çokları bilmez , ama fm oynayanlar illaki bilir bu oyuncuları . Genel olarak beğendim de . Zaten Bellinzona'nın en iyi oyuncusuydu .

Yediğimiz golün hemen akabinde Baros çıktı sahneye . Bu maç Baros'un Galatasaray'da ilk golünü attığı maç olacaktı , öyle de oldu . Lincoln'ün kullandığı serbest vuruşta beraberliği getiren Baros , daha sonra da Gürkan'ın hatalı geri pasını değerlendirip 3. golü de attı . Ammavelakin İsviçre deplasmanı kurallarına göre Galatasaray'ın yiyeceği gol adeti belliydi . Aksi durumda takım Uefa Kupası'ndan men edilcekti . 90'da kornerden yediğimiz gole 90+4'te Lincoln'le karşılık verip maçı kazanmasını bir şekilde bildik .

Her şey bir yana , bu maç Hakan Balta'nın ne kadar mübarek bir adam olduğunu bir kez daha göstermiştir . Volkan Yaman , Balta'nın yedeği olduktan sonra kendini geliştirememiş ve hatta baltalamış adeta (bak laf oyunu yaptım) . Serkan Kurtuluş 18 yaşında Galatasaray forması giymenin verdiği heyecandan mıdır bilinmez ama maç boyunca eli ayağına dolaştı . Yine de gayet istekliydi . Ayrıca Kewell'ın golünün asistini yaptığını da es geçmemek lazım . Servet'e birşeyler olmuş , Emre çabuk dönerse ilk yarının sonunda defans ikilimiz Meira-Emre olur . Lincoln isteyince oynuyor . Bu adamın istemesi için yönetim derhal birşeyler yapmalı . Bir diğer nokta ise maçın hakemiydi . Bu kadar yanlış karar veren hakem az gördüm . Art niyetlimiydi kesinlikle hayır . Ama gördüğüm en kötü hakemlerden biriydi . Fakat maçı da aldığımız için ben şahsen hakkımı helal ediyorum .



Şimdi iki hafta sonra bu maçın rövanşı oynanacak . Takımın oturması için biraz daha zaman lazım . Yüksek bi ihtimalle rövanş maçına da sıkıntılı çıkacağız . Hatta ve hatta yine gol yiyeceğimizden de eminim . Sami Yen'deki maçta kaç tane gol yeriz onu bilemem ama , kaç tane atacağımızdan o kadar eminim ki...

Unutmadan...

(bkz : haklı çıkmanın dayanılmaz hafifliği)

tabi sadece goller konusunda...

18 Eylül 2008 Perşembe

CL 08/09 Grup Maçları 1. Hafta


Bu seneki şampiyonlar ligi genel olarak sürpriz takımların boy gösterdiği sene olarak anılacak . İsmi itibariyle "Nerden çıktı bu takımlar" denilebilecek düzeyde 4 takım var bu sene CL'de . Cluj , Anorthosis , Aalborg , Bate Borisov . Birçok kişi gibi ben de bu takımların averaj takımı olacaklarını belki de aralarından birinin ya da ikisinin "0" çekeceğini düşünüyorum . Ama futbol sahada oynanıyor .

A Grubu

Chelsea 4-0 Bordeaux

Roma 1-2 Cluj

B Grubu

Panathinaikos 0-2 İnter

Werder Bremen 0-0 Anorthosis

C Grubu

Basel 1-2 Shaktar

Barcelona 3-1 Sporting Lisbon

D Grubu

PSV 0-3 Atletico Madrid

Olympique Marseille 1-2 Liverpool

E Grubu

Manchester United 0-0 Villareal

Celtic 0-0 Aalborg

F Grubu

Steaua Bucharest 0-1 Bayern München

Olympique Lyon 2-2 Fiorentina

G Grubu

Porto 3-1 Fenerbahçe

Dinamo Kiev 1-1 Arsenal

H Grubu

Juventus 1-0 Zenit

Real Madrid 2-0 Bate Borisov

Yani neymiş . Maç sahada oynanırmış . Cluj , bu sene şampiyonlar ligi kupasını kendi sahasında kaldırmayı hedefleyen Roma'yı deplasmanda yeniyor . Anorthosis , Werder Bremen ; Aalborg ise Celtic deplasmanında beraberlikle dönüyor . Bu zayıf takımlar arasında bir tek Bate puan alamıyor ilk hafta maçlarında . Ki onlar 6 maçta "0" çekse de bir şey denemez . Belarus Futbolunun vizyonu belli . Üstelik 4. torbadaki takımlardan en zor grubu çeken de onlar .

Juventus - Zenit maçı muhteşemdi . Zenit biraz dikkatli olsa maçı alabilirdi . Atletico Madrid'e Schalke'ye 4 çekmek yetmemiş olacak ki , bir de Psv'ye deplasmanda 3 çektiler . Kimse kuradan bu takımı çekmek istemez herhalde . Dinamo Kiev'den bunu beklemezdim , akıllı olsunlar . Ha bi de unutmadan ; Porto eski gücündeki Porto değil...

Uefa Kupası 08/09 1. Tur Bellinzona - Galatasaray


Orkun Usak , Uğur Uçar , Hakan Balta , Emre Güngör , Mehmet Topal , Sabri Sarıoğlu , Hasan Şaş , Tobias Linderoth , Barış Özbek , Arda Turan , Ümit Karan . Şampiyonluğa oynayacak bir kadro . Bu 11 , Bellinzona maçında oynayacak olan değil , sakatlıktan dolayı oynayamayacak olan futbolcuların listesi . Ama üstüne basarak söylüyorum ki bunların hiçbiri bahane değildir , olmamalı . Arda yok ama Kewell var , Ümit yok Baros var . Bu sene en büyük avantajımız kadro genişliği . İlk 11'imiz şampiyon olur , ikinci 11'imiz en az ilk ikiye girer , üçüncü 11'imiz bile ilk 5'e oynar . O kadar geniş bir kadromuz var bu sene .

Artık bir Galatasaraylı olarak açıkçası sürprize tahammülüm kalmadı . Senin takımında Meira , Kewell , Baros varsa deplasmanda da olsa alacaksın o maçı . Kadronun kalitesi bunu gerektirir . Rahat rahat bir tur geçmek nasip olsun . 2 maçta gol yemeyip en az 5 gol atalım . Gruplardaki rakiplerimizi bekleyelim . İnşallah!

not :

Goller : Kewell , Baros , Lincoln

O ne lan!!!

Fenerbahçe resmi internet sitesi , güzel vakit geçirilebilen bir yer . Kendi kendilerini yalanlama kapasitesine sahip bi kere . Adı resmi site fakat hiç de öyle durmuyor . Haberleriyle sık sık güldürüyor biz sevenlerini . Ammavelakin , sanırsam bizim site yöneticileri de bu üslubu beğenmiş olacak ki onlar da resmi sitede yayınlanmaması gereken tarzda bir haber girmişler Bellinzona maçıyla ilgili . Aynen aktarıyorum .


------------------------------------------------------------

Galatasaray Basel'de

UEFA Kupası 1. tur ilk maçında İsviçre'nin AC Bellinzona takımı ile Basel'deki Jacob Park Stadı'nda karşılaşacak olan ekibimiz Basel'e ulaştı.

Ümit Karan sakatlığı nedeniyle kafilede yer almadı. Ümit'in yanı sıra Arda, Mehmet Topal, Emre Güngör, Hakan Balta, Orkun, Barış, Serkan, Semih, Uğur, Linderoth ve Sabri'nin de yer almadığı Galatasaray kafilesini havaalanında yaklaşık 30 kadar taraftar karşıladı.

Kafile konaklayacağı otele yerleşmek üzere alandan ayrılırken, karşılaşmanın son çalışması St. Jakob Park Stadı'nda saat 19.00'da yapılacak. Galatasaray'da Hasan Şaş ise kart cezalısı.

AC Bellinzona maçında muhtemel 11'imiz:
De Sanctis, Serkan Kurtuluş, Meira, Servet, Volkan, Aydın, Ayhan, Lincoln, Kewell, Baros, Nonda.


------------------------------------------------------------


Muhtemel 11 nedir dostum ya , resmi site misin webaslan mı ?

edit : üstelik bi de tutturamadılar 11'i , ehehe...

17 Eylül 2008 Çarşamba

Turkcell Süper Lig 08-09 Sezonu 3. Haftanın Golleri

1 - Kaue da Silva




2 - Mustafa Pektemek




3 - Ivan de Souza


16 Eylül 2008 Salı

Aydın Yılmaz


Kalede Fırat Kocaoğlu , defansın göbeğinde Erkan Ferin ve Uğur Demirok , sağbekte Uğur Uçar , solbekte Ferhat Öztorun , ortasahanın ortasında Mehmet Güven ve Oğuz Sabankay , sol kanatta Arda Turan , sağ kanatta Aydın Yılmaz , forvette ise Özgürcan Özcan ve Cafercan Aksu .

Galatasaray'ın altın jenerasyonu diye adlandırılan 87-88 kuşağından kabataslak bir ilk 11 yaparsak bu şekilde olur . Bu kadrodan ilk patlamayı Uğur Uçar yapmıştı . 7 Mart 2004 te ilk kez bir resmi maçta Galatasaray formasını giymişti . Dile kolay , daha 17 yaşını doldurmadan o formayı giymek herkese nasip olmaz . 2003-2004 sezonunda 1 maçta , 2004-2005 sezonunda 8 maçta , 2005-2006 sezonunda 17 maçta görev aldı . 2006-2007 sezonunda Kayserispor'a kiralandı ve deyim yerindeyse bomba gibi döndü . Sağbekin vazgeçilmezi oldu .

Bu kadrodan herkes bir dünya yıldızı bekliyordu . Beklentiler daha çok Cafercan üzerineydi fakat belki de geçirdiği talihsiz sakatlıklar nedeniyle istenilen noktaya bir türlü gelemedi . Onun yerine Arda Turan çıktı . "I love you Hagi"den sonra , yıllar yıllar sonra yeni bir tezahurat inletmeye başladı Sami Yen'i . "Arda Turan oley"

Ama bu kadronun , bu genç kuşağın ilk sesini duyuran , Aydın Yılmaz'dı . Konya'ya attığı son dakika golü hangimizin aklından çıkabilir ki . Devamını da çok iyi getirdi o sezon Aydın . Fakat bir sonraki sezon geçirdiği ağır sakatlık kaderini de çizdi . 4 ay sakat kaldı . Sahalara dönmesi uzun sürdü . Fizik olarak yetersiz kaldı ve sezonu böyle kapattı . Geçen sezon da Vestel Manisaspor'a kiraya verildi . Kuşkusuz bu Aydın da dahil herkesi sevindirmişti . Arda da keza Manisa'da yarım sezonda kendini çok iyi geliştirmişti . Bunu biraz da Manisa'nın o zamanki kadrosunun Türkiye'nin belki de gelmiş geçmiş en ofansif kadrosu olmasına borçluydu . Manisa klasik Anadolu takımları gibi oynamıyordu . Bunun en büyük göstergesi 5-3'lük Fenerbahçe maçıdır . İşte tam da bu yüzden herkes umutluydu . Aydın Manisa'ya gidecek ve bomba gibi dönecekti . Ama kader yine bunun önüne geçti . Daha Manisa'ya gideli bir hafta olmadan , yine bir sakatlık geçirdi . Kira kontratı feshedildi . Galatasaray'a geri döndü . Sahalara dönmek için en az bir 5 aylık tedavi sürecinden geçeceğini bilerek , üzgün bir şekilde...

Şimdi burada bir duralım . Takımın en büyük genç potansiyeli olarak görülüyorsunuz . Taraftarlar sizi bağrınıza basıyor . Adınızı haykırıyor . Bir anda takımın yıldızı olyorsunuz . Ve sizden beklenti yüksekken , kabus gibi bir 1,5 sene geçiriyorsunuz . İşte tam bu noktadan dönmek , dönebilmek o kadar zor ki...

Ben Aydın'dan umudu kesmiştim açıkçası . Genç yaşında üstüste geçirdiği iki ciddi sakatlık , futbol hayatını bitirmese bile , üst düzey bir oyuncu olmasına engel teşkil eder diye düşünüyordum . Ama o yılmadı . Gözyaşlarını içine akıttı . Çalışmaya devam etti . Ne yapabileceğini gösterdi...

Hoşgeldin Aydın...

14 Eylül 2008 Pazar

Usis gecesi

Yeni eğitim-öğretim yılı hayırlı uğurlu olsun . Bizi bu gece yine fantazi dolu bir usis gecesi bekliyor . Her zamanki gibi tetikte olacağız . Şimdiye kadar kayıtlarda bir sorun yaşamadım . Hiç sorun yaşamadan üniversiteyi bitirebilmek dileğiyle ...

Seni seviyorum usis...



edit : allah belanı versin usis...

Karalama Kampanyası


Tüm medya ağız birliği etmişçesine aynı şeyi bozuk plak gibi tekrarlıyor .

"Maçın son 10 dakikasında da Antalyaspor kalecisi çok iyi oynadığı için G.Saray seyircisi ‚ bu süre boyunca onun annesiyle ilgili inanılmaz derecede iğrenç küfürler etti ."

Vayy...Çok iyi oynadığı için he...Yani seyirciyi tahrik ettiği , defalarca eski açığa dönüp hareket çektiği , Baros'la bir ikili mücadele de topu kazandıktan sonra oyunu başlatacağına Baros'a dönüp hala ne idüğü belirsiz kelimeler sarfettiği için falan değil iyi oynadığı için he...Atma Recep , din kardeşiyiz .

Bu maçta dünya futbol tarihinde bir ilk yaşandı beyler...Kırmızı kart gören futbolcu sahayı sedyeyle terketti . Niye bundan hiç bahsetmiyorsunuz . Ömer'den farkınız olmadığı için olabilir mi ?

Allah müstehakınızı versin...


Tsl 3. Hafta Galatasaray 1-1 Antalyaspor

Biz şampiyon olamayız...

Özel maçlardan biri yaşandı bir kaç saat önce Sami Yen'de . İnce bir çizgi olur bu tür maçlarda . Ya sinirden sabaha kadar uyuyamazsın ya da en güzel gecelerinden birini geçirirsin . Bir gol herşeyi değiştirir . Bu maç da böyleydi aynen...

Vur dedik , öldürdün be hacı . Skibbe'yi korkak futbolla eleştirenler bu kadarını beklemiyordu herhalde . 4 defansif 6 ofansif futbolcuyla sahadaydı Galatasaray . Tutmayacağı ilk dakikalardan belli oldu . Sami Yen'deki en kötü başlangıçlarımızdan birini yapmamıza rağmen golü 11'de Nonda'yla bulduk . Fakat ortasahada bir türlü top yapamadık . Muazzam sayıda pas hatası yaptık . Defansta boşluklar da verdik ama golü yine duran toptan yedik . Buna bir çare bulunması lazım . İnanılmaz basit goller yiyoruz .


Bu sene Galatasaray'ın ofansif gücü inanılmaz yüksek . Fakat bu ofansif gücü iyi kullanabilmek için bazı isimlerden refakat edebilmek lazım . Arda ve Kewell birlikte olmaz . İlerleyen günlerde biri klübenin yolunu tutar . Topal ya da Linderoth'tan en az biri kesinlikle ortada olmalı . Çift forvet bir Galatasaray geleneğidir vazgeçilemez . İnanılmaz bir ofansif gücümüz var . Bu gücü dengeli kullanabilirsek , her maç yediğimizden fazlasını atarız .

Galatasaraylılar bu senenin en iyi transferinin Kewell mı , Meira mı , Baros mu olduğunu tartışadursun bu kategoriye yeni bir aday girdi . Morgan de Sanctis . 2 maçta taraftarlara inanılmaz bir güven aşıladı . Arda'nın ortada oynayabileceğini düşünüyordum . Yanlış düşünüyormuşum bunu gördüm . Meira'nın bu sene uzaktan 3 golü var . Yazın bir kenara . Hakan Balta'nın değerini daha iyi anladık . Çabuk dön Hakan . Ümit Karan da bir Baros hazımsızlığı seziyorum . Kendini çok çabuk toparlaması lazım . Yoksa kızarım . Baros "acaba"ları sildi kafamdan . Çok isabetli transfer...


Maçın yıldızı tartışmasız Aydın Yılmaz'dı . Bu sene birçok kariyerli futbolcuyu yedek klübesine oturtacak gibi görünüyor . Tarzı bana Rıdvan'ı hatırlatıyor . Bugün rakibe 3-4 sarı kart 1 de kırmızı kart göstertti . Tabi bu tarz futbolcuların sakatlanma riski de yüksek . Kendine çok dikkat etmeli . Yakın bir zamanda milli takıma çağrılabilir .

Maçın en ilginç noktalarından biri 70-77. dakikalar arası Galatasaray'ın dizilişi , Lincoln'ü kenarda gördüğümde Kewell ya da Arda'yı çıkartacağını düşünmüştüm Skibbe'nin . Ama 18 numara havaya kalkmıştı . Hakkaten inanamadık . Biz Gerets zamanında bile böyle bişey görmedik . Forvette Nonda , Baros ; kanatlarda Aydın , Kewell ; orta göbekte ise Arda'yla Lincoln . İnanılır gibi değil . Üstelik sağbekimiz Hasan Şaş ve de Servet de 3. forvet olarak oynuyor . Bu durum Anadolu takımlarının ezikliğinden başka birşeyi göstermez . Kendi oyununu oynasan Galatasaray'a top göstermez farka bile gidersin . Ama kapandıkça kapandılar . Futbol oynatmamaya çalıştılar .

Merak ediyorum , hakemler ilk sarı kartı normal şekilde gösteriyor da , daha sert bir pozisyonda ikinciyi göstermekte niye zorlanıyor . Antalyaspor kalecisi Ömer Çatkıç , maçın başından beri tüm aut atışlarını geç kullanıyor ama sen sarı kartı 90+bilmemkaçta gösteriyorsun . Bir kere de şaşırtın beni be sevgili hakemler . Bir kere de 2. dakikada topu oyuna yavaş sokmaktan sarı kart gösterin , ben duygulanayım , gözlerim yaşarsın , gözyaşlarımı tutamayayım , oturayım eski açığın ortasına ağlayayım . Bir kere ya...


Aslında bu tür hareketler artık çok klasikleşti .Ama ben hala hazmedemiyorum arkadaş . Futbol zevkimin içine etmeyin .Bir kere de şaşırtın bizi .Ben bunları bekledikçe onlar yani anti-futbolcular yeni şeyler icat ediyorlar . Bu maçta bir ilk yaşandı . Aydın'ı düşürüp ikinci sarıdan kırmızı gören oyuncu kırmızı kartı gördükten sonra sakatlandı . Artık ölsem de gam yemem . 6 saniye kuralının ilk ve son kez uygulandığını da gördü bu gözler ama böylesini hiç görmedi . Yerde kıvranan 20 yaşındaki çocuktan utanın bari .

Halbuki o kadar emindim ki bu maçı alacağımızdan . 90 dakikanın sonlarına doğru Antalyaspor inanılmaz bir kontra atak yakaladı . 2'ye bir pozisyonda De Sanctis inanılmaz bir kurtarış yaptı . Ve kalkıp ayağa diğer arkadaşlarını da motive etti . O kadar emindim ki o pozisyondan sonra maçın döneceğine ama olmadı işte yanılmışım . İnanılmaz büyük bir hüzün ve içimizde patlayan atamadığımız son dakika golüyle ağlamaklı ayrıldık Sami Yen'den .

Biz şampiyon olamayız...

Eğer şampiyon olacak olsaydık , bu maçı alırdık emin olun .

13 Eylül 2008 Cumartesi

12 Eylül 2008 Cuma

Osman Tanburacı'nın Bıyıkları


İddiaya göre Fatih Terim ile Osman Tanburacı arasında telefonda şöyle bir muhabbet geçmiş .

............

- yahu osman , biraz önce sky tv’de konuşmuşsun , bana söylediler . ben ne demişim ? gündem değiştiriyormuşum , öyle demişsin . ulan bu ne biçim konuşma ?

- hocam , beni hep böyle zamanlarda arıyorsun , bir kere de , nasılsın , diye arasana .

- ulan ben senin bıyığını s....

- sen ne biçim konuşuyorsun

- ulan ben senin, ananı, avradını s....

- doğru konuş , konuşmasını öğren

............

Genel olarak Fatih Terim'i sevmeyen biriyim fakat bu kadar yaratıcı bir küfür karşısında saygıyla eğilmemek mümkün değil . Helal olsun İmparator...

Tobias Linderoth


Tam adı Tobias Jan Hakan Linderoth . Galatasaraylılar olarak bir türlü adam gibi izleyemedik onu . Toplam oynadığı resmi maç zannediyorum 15'i geçmez . Fakat oynadığı maçlarda kalitesini fazlasıyla gösterdi . Hatta ve hatta bu sezonun başında sağbekte de oynayabileceğini bile gösterdi . Ama ona bizim ortasahada ihtiyacımız var . Hem de çok fazla...Eski formundan çok uzak bir Mehmet Topal ve yine lige kötü başlayan bir Ayhan Akman var . Ortadaki bu sorun farkedildikten sonra Barış o bölgeye kaydırıldı fakat o da sakatlandı . Şimdi orada Linderoth'a çok ihtiyaç var . Sağbeke de son dakika golümüz Serkan Kurtuluş geçer herhalde . Tabi bunların hepsinin olması için Linderoth'un milli takımda sakatlanmaması gerekiyordu . İnşallah sakatlığı yine uzun süreli değildir .

Sana o kadar ihtiyacımız var ki Tobias , inanamazsın...

11 Eylül 2008 Perşembe

Hıncal Uluç - Emre Belözoğlu

Son zamanların en büyük tartışma konusu olacağa benzeyen şeyi yorumsuz olarak veriyorum .

Dişe diş...Kana kan...İntikam...İntikam


Euro 2008 öncesinde en flaş takımlardan biri hatta birincisiydi Hırvatistan . E kolay değil tabi . Futbolun beşiği İngiltere'yi elemelerde kupanın dışına itmek .Üstelik son maçta deplasmanda yenerek...Üstelik grup 1.liğini garantilemesine rağmen...Üstelik İngiltere'ye beraberlik bile yeterken . Dünya kupası kuraları çekildiğinde Hırvatistan ile İngiltere'yi aynı grupta gören herkes gülümsemiştir herhalde . Ama İngilizler gülümsememişler . Konsantre olmuşlar . Ve bir nevi intikamını aldılar bugün . 1-4...Hırvatistan'da...Çok pis hırs yapmışlar...

Günün diğer dikkat çeken sonuçları...

İsviçre 1-2 Lüksemburg

(nasıl oldu ben de anlamadım)

Finlandiya 3-3 Almanya

(Almanya her atılan gole Klose'yle karşılık verdi bi de 90+4'te çaksaydı artık Finlandiyalılar oturup ağlardı herhalde)

Portekiz 2-3 Danimarka

(5 golün 4'ü ; 84 - 90 arası , danimarkalılar için fazlasıyla orgazmik)

10 Eylül 2008 Çarşamba

Türkiye 1-1 Belçika 2010 DKE 5. Grup Maçı


Olmamış...

Yanlış karar...

İyi giden şeyi bozmucaksın . Benim gibi futbolun gerçeklerine değil de ; uğura , toteme inanan birisi için maçın kaybedilmesinin sebebi tabiki de Arda'nın giydiği 7 numara . Gözüm İsviçre'ye son dakika golü atan 14'ü aradı hep .

İşin teknik yönü ise kolayca açıklanabilir . Biz Türkler ne idüğü belirsiz bir top oynuyoruz . Araya aklı başında , futbolun doğrularını uygulayan bir kaç adam serpiştirmek lazım . Hagi gibi , Popescu gibi . Yani kısaca Hamit gibi , Aurelio gibi . Bu ikisinin özellikle Hamit'in eksikliğini cayır cayır hissettik . Her takıma Tuncay gibi Sabri gibi bir delibaş gerektiği gibi ; aynı zamanda aklıyla oynayan adamlar da gerekiyor . Ne yazık ki bu maçta hiçbiri yoktu . Puan kaybı kaçınılmaz oldu . Yine de fazla üzülmemek lazım . Keza biz Norveç'le de kendi sahamızda berabere kalmıştık . Deplasmanda da aslanlar gibi yenmiştik . Yine öyle olur . Fakat bu gruptan 1. çıkmamız...O zor işte biraz be...

Ümit Milli

Numaralı : 7 ytl
Kapalı Alt : 7 ytl
Kapalı Üst : 4 ytl
Eski Açık : 3 ytl
Yeni Açık : 3 ytl

"Gideyim lan şu maça"

...dedim haliyle . Tek sorun ise uyku düzenimdi . Sanırım 15.00 civarları sızmışım . Aniden kalktım bir baktım ki saat 20.05 . Haliyle bol bol küfür ettim . İçimde patlamıştı çünkü . İlk defa bi maçı en pahalı yerden izleyecektim . Bi daha baktım saate 20.07 . Hemen çıksam , koşarak gitsem . Değer mi ki ?

Hemen gişeden bir tane kapalı alt bileti istedim . Maç günü olduğu için bilet fiyatları daha da düşmüştü . Kapalı alt 5 ytl , eski açık ise 1 ytl . Vay be . Kapalı alt tribünün girişini eski açık tarafına aldıkları için fabrikanın çevresinden dolaşmak gerekti haliyle . Tam gişeye doğru yaklaşırken , gol sesi geldi . Hey allahım ya ! Ne olurdu yarım saat önce uyansaydım . "Türkiye'nin 2. golü Eren Güngör" diye anons geldi . Aha 2 golü kaçırmışız işte . Allahtan ben girdikten sonra da beni de kırmadılar 2 tane daha gol attılar .

Bariz bi şekilde sahadakiler içinde en çok göze batan oyuncu Batuhan Karadeniz . İnsan değil sanki . Dehşet bi fizik var adamda(çocukta) . Sadece kafa toplarında da değil üstelik . Hayvanlar gibi bir de rövaşata golü attı . Aydın Karabulut da keza farkını hissettirenlerdendi 3 asistle . Beklentilerimin yüksek olduğu Aydın Yılmaz ise biraz daha pasifti . Son gol de , Galatasaray'a mı Fenerbahçe'ye mi gelecek denilirken Ankaraspor'da kalan Özer Hurmacı'dan geldi .




Sami Yen'de bir maç daha böyle geçti .

7 Eylül 2008 Pazar

Ermenistan 0-2 Türkiye 2010 DKE 5. Grup Maçı


Karizmayı çizdirmeden geçtik Ermenistan'ı . İlk gol , Ermenistan deplasmanında en fazla gol atmasını istediğim(evet Arda'dan da fazla) oyuncu olan Tuncay'dan geldi . Fakat niye yapmadın be kardeşim "sus" işaretini . Tahminimce herkesin beklentisi bu yöndeydi . 2. gol Semih'ten geldi . Bu adam sanki her maç gol atabilirmiş gibi duruyor . Enteresan...

Bu maç bilindiği üzere spordan çok siyasi yönü baskındı . Beklenen gerginlik olmadı denilebilir aslında . Sadece milli marşımız ıslıklandı . Ama bu çok da önemli değil keza biz de ıslıklayacağız hatta ve hatta sadece Ermenistan'ın değil diğer ülkelerin de marşlarını . Bu bir gelenek . Önüne asla geçilemez , tıpkı küfür gibi...

Maç sonu Fatih Terim , ümit milli takımdan birini kadroya ekleyeceğini söyledi . Hatta bu ismin bayaa aşika olduğunu belirtti . Şöyle bi kadroya baktığımda Aydın Karabulut , Batuhan Karadeniz , Aydın Yılmaz , Abdullah Durak , Sercan Yıldırım gibi olası isimler var . Göreceğiz bakalım , belli olunca buraya bi edit geçerim...

Bu arada , sanırım maç Atatürk Olimpiyat stadyumunda oynandı , bize Erivan diye yutturdular...

edit : kadroya ümit milliden oyuncu dahil edilmedi , belki de ben yanlış anladım , ya da dahil edildi de ben görmedim , o da olabilir .

Turkcell Süper Lig 08-09 Sezonu 2. Haftanın Golleri

1 - Rodrigo Tabata




2 - Sercan Yıldırım




3 - Ibrahima Yattara


6 Eylül 2008 Cumartesi

Bindik Bir Alamete...


Lost bitti , geriye ne kaldı şimdi...Geriye ekstra bir saplantı daha kaldı . Keşke tüm sezonlar bittikten sonra alayını birden izleseydim diye düşünmeye başladım . Şimdi 5. sezonun başlamasını beklicez . Yeni sezon başlıcak , yüksek bi ihtimalle muhteşem bir 1. bölüm izlicez , peki ya sonra ? Sonra 2. bölümü merak edicez . Hayatımız böyle oyunlarla geçicek . Ama ne olursa olsun ;

"i love this game"

---spoiler---

Şimdi , Ben denyosu diyor ki , hepiniz geri dönmelisiniz . Yani Jack , Kate , Hurley , Sayid , Sun ve Aaron . Bi de John . Eeee , demek ki bu dizi bi 4 sezon daha gidebilir .

Sokayım ben böyle aşkın ızdırabına...

---spoiler---

5 Eylül 2008 Cuma

Bir Hasan Şaş Klasiği...


Bayaa bi uzun zamandır bilgisayarımın özelliklerini geliştirmeyi istiyordum bir türlü nasip olmamıştı . Fakat en sonunda oldu . Klasik bir deyişle bilgisayarın özellikleri tam 4 katına çıktı . 256 mb RAM ve 64 mb ekran kartı vardı . Şimdi ise 1 gb RAM , 256 mb ekran kartı var . Artık kasılmalar falan yok . Çatır çatır giricem her yere . Ayriyetten yeni oyunları da oynayabilicem .

Galatasaray.org'un Ayın golü yarışmasından Mayıs ayında Fifa 2008 kazanmıştım . Oynamak Eylül ayına nasipmiş . Fifa hala daha Pes'in yanına yaklaşamaz . Amma velakin , ilk defa orjinal bir oyunum olduğundan olsa gerek , bayaa bi oynuyorum . Turkcell Super Lig de varmış . Vay be...Fifa'nın Pes'i geçtiği tek yer burası . Lisans olayı . Merseyside Red diye bir şey yok . Hemen başladım lige . 5. haftada Denizlispor deplasmanındayım . Henüz 3. dakikada Hasan Şaş ile öne geçtim . Yine gülümsemeye başladım . Bu adamın kaderinde Denizlispor'a gol atmak var herhalde . Tıpkı Sabri'nin Kayseri'ye gol atması gibi . Koca bir sezonda 2 gol atıp birini Denizlispor'a atmak kolay değil . 2005-2006 ve 2006-2007 sezonlarında Galatasaray ile Denizlispor arasında oynanan 4 maçtan 3'ü 1-1 bitmiş . Bu maçlarda Galatasaray'ın gollerini Hasan Şaş atmış . Bilgisayardaki maçta 2-2 bitti . Dedim herhalde bu sezon da sallar bi tane Denizli'ye . Hemen akabinde hatırladım ligin ilk haftasında oynamıştık Denizli'yle . Neyse , artık 18. haftayı bekliyoruz .