24 Ekim 2008 Cuma

Tsl 7. Hafta Galatasaray 3-0 Trabzonspor

Trabzonspor lidermiş. Önemli değil. Savunmasını oturtmuş. Beni ilgilendirmez. Forvetleri formda ve ortasahasında çok iyi adamlar var. Ciddi söylüyorum hiç umrumda değil. Maç öncesi tek umursadığım şey giyeceğimiz formanın rengiydi. Yani benim deyimimle kutsal turuncu forma. Kim ne derse desin bu formada bir büyü var sanki. Turuncuları gördüğüm an sahada, rahatlıyorum. Hayatımda hiç bir formayı bu kadar sevmemiştim açıkçası. Kim giyse yakışıyor ayrıca. Bi denkleştireyim parayı, çekicem bi tane turuncu üstüme.



Anadolu takımlarının taraftarlarıyla, nedense maç öncesi göstermelik bir centilmenlik yarışı var. Maç sonu neler olacağını bile bile, maç öncesi stadyumun önünde Galatasaraylılar ve Trabzonsporlular karışık. Çok ekstra bir durum olmadığı takdirde seneye de böyle olacak. Maç sonu yine karşılıklı küfürleşmeler olacak. Sonraki maç yine baştan. Bu sefer de yine böyle oldu. Ne diyelim? Böyle gelmiş, böyle gider.

Bazı klasikler vardır. Hani deriz ya "Bu adam da bu takımı hiç boş geçmiyor" diye. İşte Arda için de Trabzon maçları bu şekilde. 3. Sami Yen'deki Trabzon maçında da 3. golünü attı. Ama bu seferki biraz farklıydı. Çok dar açıdan muhteşem bir gol. Orta mı açtı yoksa hakikaten gol atmayı mı düşündü bilinemez. Göremedim fakat söylenene göre, maç sonrası golü bilerek attığını söylemiş. Arda dediyse doğrudur. Ayrıca Arda'nın bu maçta solda gösterdiği performans, o soruyu bir kez daha gündeme getirdi. "Solda kim oynayacak?". Kewell da orada çok iyi Arda da. Bu sorunsalla yaşamayı öğrenmek en doğrusu.


Aslında galibiyet 3 farklı bir galibiyet fakat hiç de öyle kolay olmadı. Trabzonspor ilk dakikalarda çok etkili geldi. Yine bu dakikalarda biz de Arda'nın ortasında Baros'la inanılmaz bir gol kaçırdık. Ama gol geliyorum diyordu. Keza öyle de oldu. Ardından hemen ikinci gol geldi Servet'ten. İnşallah bu gol Servet'e ekstra bir motive olmuştur. Çünkü Servet bariz bir şekilde geçen seneki Servet'ten çok uzak. Geçen sene Servet topu alınca 4 kişiyi geçerdi. Şimdi ikinci de takılıyor. İşin kötüsü de o top rakip takım adına yüzde yüzlük gol pozisyonu oluyor. Servet'in biraz daha defans adamı hüviyetinde oynaması şart.


İkinci yarının başlamasıyla birlikte, farkın açılacağı da belli olmuştu. Çünkü Trabzon gol atmak adına tüm riskleri göze almıştı ve arkada Lincoln, Kewell, Baros bir hatayı bekliyorlardı sadece. Ve en nihayetinde 3. gol de Lincoln'ün ayağından geldi. İlginç bir adam bu Lincoln. Tribünlerle arasında enteresan bir uyum var. Şeytan tüyü mü desem bilmiyorum ama ben Galatasaray tribünlerinin bir futbolcuyu bu kadar sevdiğini şahsen görmedim. Bunca sorumsuz hareketine rağmen. Golden sonra sarı kartı olduğu halde bayrağı söküp dans ettikten sonra ondan da yırtıp daha 1 dakika dolmadan topu elle kontrol etmekten, ikinci sarı kartını gördü Lincoln. İşin daha ilginç kısmı bundan sonra başladı. Tribünler hala daha "Lincoooln Lincoooln" diye inliyordu. Evet, ben de dahil. Dedim ya şeytan tüyü işte. Son dakikalara doğru 10 kişi kaldığımız için biraz fazla pozisyon verdik. Özellikle Selçuk'a çok şut çektirdik. Fakat gel gör ki kalemizde hakikaten güven veren biri var. De Sanctis bu maçın yıldızıydı. 10 kişi oynadığımız yarım saat boyunca, verdiğimiz kadar pozisyon bulmamız ise tamamen Aydın'ın eseri. Hızını çok daha iyi kullanabilirse, müthiş bir silah olmaması için hiçbir sebep yok.



Sonuç olarak yine kendi sahamızda temiz bir Trabzon maçıydı geride kalan. İlginç olan noktalar da vardı aslında. Mesela ikinci yarının ortalarında Servet miydi Meira mıydı hatırlamıyorum ama biri topla Trabzonlu oyuncuyu sakatladı. Ama bu, gördüklerim içinde en hayvanca olanıydı. Akabinde doğal olarak tribünlerden "oh oh" sesleri geldi. Maö sırasında çirkefliğin alasını yapan 18 numaralı zat, Tayfun Cora'ymış. Egemen'ibile geride bıraktığı için kendisini tebrik ediyoruz. Ha bi de deplasman tribünün janjanlarından fırlayan bir çocuk vardı ya, ne oldu ona?


Hiç yorum yok: