5 Ekim 2008 Pazar

Uefa Kupası 08/09 1. Tur Galatasaray 2-1 Bellinzona

Aslında tarftarlar için hayalkırıklığı şeklinde geçen bir maçtı diyebiliriz . Galatasaray'la az çok ilgili olan herkes bu maçtan 5 gol beklenmesi gerektiğini bilirdi . Gel gör ki , şölen havasını engelleyen sebeplerden bolca vardı Sami Yen Perşembe geesi .

Maç öncesi girişlerde muazzam bir izdiham vardı . Hani iyiniyetten şüphe etmesem fazla bilet basılmış diyeceğim . O kadar kalabalıktı . Ben girebildiğimde eski açık tamamen doluydu hatta yukarıya bayaa bi zorlukla çıktım . Ve dışarıda en az 1000 seyirci daha vardı rahat . Olsun be ciğerim . Tek derdimiz bu olsun . Zaten doğrusunu söylemek gerekirse koltuk başına bir kişi düşen maçlar güzel olmuyo be . Sıkışık olmalı tribün , koltuk araları bile dolmalı . Sonrasında öyle bi gol olmalı ki , üzerinden bir Kıvanç geçmeli , bir bakmışsın ki 3 sıra aşağıya gitmişsin .

Eski açığın ismi artık Alpaslan Dikmen tribünüydü bu maçtan itibaren . Tıpkı Ayhan Şahenk'in Aydan Siyavuş olması gibi . Resmi değil ama gönüllerde . Fakat dil alıştığından mıdır yoksa bir tribün için fazla uzun bir isim olduğundan mıdır bilemeyeceğim ama görünene göre ben hala daha eski açık diyeceğim . Maç başlar başlamaz yine oturduk yerimize belli ki Konyaspor maçındaki gibi ilk bir kaç dakikayı sadece oturarak geçirecektik . Fakat bu sefer bu durum sadece eski açık için geçerli oldu . Kapalı normal bir şekilde başladı maça . Yani tezahurat ederek . Maç boyunca da genelde bu eksende devam etti . Eski açık Kapalı'ya uymadı . Bir anlaşmazlık vardı açıkçası . Ama bu anlaşmazlık ne kadar kasıtlıydı bunu da ilerki haftalarda daha net göreceğiz .


Sakatlıklar üstüste geldikçe değişik şeyler de görmeye başlıyoruz . Mesela bizim sol bek diye bildiğimiz Hakan Balta ; maça sol kanat olarak başladı , sağ kanat olarak devam etti , ön libero olarak bitirdi . Elinden geldiğince oynadığı mevkilerin hakkını vermeye çalıştı . Arda geçen maç sağ kanada biraz daha alışmış gibi görünmüştü test edemeden sakatlandı ne yazık ki . Ardından da Mehmet Topal sakatlandı . Ne yazık ki bu maç 3. sakatlık hakkımızı kullanamadık . Bir dahaki maçlara diyoruz .

Maç temposuz tatsız , tuzsuz başladı . Bir taç atışında aniden içeriye katetmeye karar veren Lincoln penaltı yaptırdı . Topun başına Milan Baros geçti ve 7. golünü ağlara bıraktı . Sonrasında ne idüğü belirsiz bir maç dönmeye başladı . Tek avuntumuz bu sefer defansta açık vermeyişimizdi ki , saçmasapan bir penaltı yaptık ne yazık ki . Topun başına Gürkan geçti doğal olarak . Tribünde kimi sola atcak kimi sağa atcak derken , Gürkan gitti ortaya attı ve durumu 1-1'e getirdi . Sonrası ilginç...Birden çöken bir şaşkınlık . Bellinzona'nın bu arada bulduğu 2 net pozisyon . Birini gole çevirse , maçın sonunun nasıl geleceği meçhul . Neyse ki çabucak atlattık ve maçı dengeledik . Fakat bir eksik vardı . Oyuncular skorun üstüne yatıyordu . Aslında futbolcularımıza burada hak verecek bir çok sebep var . En başta 3 gün sonra zor bir deplasman olması , doğal olarak kendilerini fazla yormamaları lazım . Ayrıca kontrollü oynanırsa tur cepte riske atmaya gerek yok diye de düşünülebilir . Ekstradan sakatlıklar nedeniyle zaten sahada neredeyse hiç yaratıcı oyuncu kalmamış da olabilir . Zaten iki oyuncun maç sırasında sakatlanmış ve sen de fazla sakatlık olmasından korkuyor da olabilirsin . Ammavelakin ; bu taraftarın sabrı kalmadı . Uefa sıralamasında iyice geriye düştük , yeniden yükselebilmemiz için bu tür turlarda iki maçı da yeneceksin . Ayriyetten karşındaki takım bişey olsa tamam diyeceğim fakat Bellinzona lan...Koltuk takımı lan...Yen artık şunu...

İşte bu düşünceler içinde maçı izlerken kurabildiğim tek cümle şuydu : "Ulan ben bu maç için mi bayramda memlekete gitmedim" . Diğer yandan yaklaşık 10 dakikadır top Volkan-Meira-Servet-Serkan defans dörtlüsü arasında gidip geliyordu ki tribünler dayanamadı ve ıslıklamaya başladı . Şimdi burada şunu belirtmek lazım . Öncelikle ben ıslık çalmayı bilmem . Öğrenmeye çalıştım , olmadı , hala daha uğraşıyorum . Fakat öğrensem de kendi takımımı oyuncumu ıslıklamam . Ama bu seferki ıslık benim gördüğüm gelmiş geçmiş en haklı , en doğru , en etkili ıslıktı . Yan top oynamaya devam ettikçe ıslıklar arttı . O sırada Servet aldı topu her zamanki driblinglerinden birini yaptı . Tüm stada bir anda heyecan geldi . Ardından Servet yaklaşık 35 metreden çok alakasız bir şut attı . Fakat herkes deli gibi alkışlıyordu . "Serveeet Serveeet" sesleri yankılanmaya başladı . Sahadakiler gerekli mesajı almıştı . Golü atmak ise yeni golcümüz Yaser'e düşmüştü . Eminim bu gollerinin devamı gelecek .

Sonuç olarak maç tam bir formalite maçı olarak geçti . Bir hazırlık maçından tek farkı tribünlerin tamamen (yeni açık alt dahil) dolu olmasıydı .


Hiç yorum yok: